Uzun bir başlık olduğunun farkındayım fakat korkutucu kelimesinin bile çok hafif kaldığı bir senaryo aklıma geldi. Aklıma gelen bu senaryonun gerçekliği konusunda iddialıydım, Ümit Özdağ'ın Fatih Altaylı'nın programında aynısını demesinden sonra artık yüzde doksan dokuz oranında eminim.
Ülkemize 2011 yılından beri gelen Suriyeli göçmenlerin üstüne son yıllarda bir de sınırımızın bile olmadığı binlerce kilometre ötedeki Afganlar ve Pakiler de Türkiye'ye hücum trendine kapılmaya başlarken kontrolsüz göç ve sınır güvenliği son yılların en tartışmalı konusu haline geldi. Türk kültürüne neredeyse taban tabana zıt olan mülteciler; ahlaki çöküşe, suç oranlarında artışa, ekonominin kaldıramayacağı bir vaziyete doğru sürüklenmesine gün geçtikçe ivmelenerek sebep oluyor.
Göçmenlerin AB'ye değil Türkiye'ye gelmesi için AB'nin Türkiye ile anlaşmaları ve verdiği milyarlar da bilinen bir gerçek. Peki mesele sadece Suriyeli meselesi mi, iktidar neden seçimi riske atma pahasına mültecileri gönderme konusunda harekete geçmiyor veya dedikleri samimi gelmiyor, Türk ekonomisi neden mantıklı politikalarla değil de sanki bilinçli bir beceriksizlikle günden güne daha da kötüye gidiyor, tüm bunların sebebi küresel iklim felaketi sonrasında dünyanın dört bir tarafındaki mültecilerin Batı dayatması ile Türkiye'ye yerleştirilmesi için yapılan adımlar mı?
Bana kalırsa Batılı devletler; bilim adamlarının da söylediği üzere 2030'lu yıllardan itibaren başlaması beklenen küresel iklim felaketinin en çok etkilenecek bölgelerinin halkları olan Afganların, Pakilerin, Hintlilerin ve Mağriplilerin memleketlerini terk edip başka diyarlara göçeceğini biliyor ve kendi ülkelerine almak istemiyorlar, alacakları da en nitelikli ve sicili temiz insanlar olacaktır. Peki bunca insan nereye sığacak, planlanana göre başta Türkiye olmak üzere Batı'nın kendinden hissetmediği İran vb. ülkeler olacaktır.
2011'den beri Batılılar ile Türkiye'nin yaptığı anlaşmalar neticesinde milyarlar karşılığında Türkiye'nin sınırlarını açtığı Suriyeliler ise bu senaryoda sadece Türk halkı için mültecilere alışma yolunda bir simülasyon konumunda, planlanana göre asıl mülteciler 2030'larda dört bir taraftan gelecek.
Yok artık o kadar da olmaz canım demeyin. Benim artık beceriksizlik boyutunu çoktan aştığını düşündüğüm bilinçli gayri gerçekçi politikalar güttüğü konusunda çok derin şüphelerimin olduğu mevcut iktidarın, Türk ekonomisini bilerek kötüleştirerek Batı'nın Türkiye'yi tam da istediği üzere ekonomik açıdan yardıma muhtaç duruma getirip ekonomiden bunalan, yıllarca Suriyelilere alışmış olan Türk milletinin dünyanın dört bir tarafından gelecek mültecileri AB'nin vereceği birkaç milyar dolar uğruna kabul edeceği bir aşamaya getirileceği konusunda ciddi şüphelerim bulunmakta.
Aziz Türk milleti de ana yasal haklarının bilincinde olarak demokratik yollardan sapmaksızın buna dur demeli ve Ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun kadar kıymetli silah arkadaşlarının önderliğinde şuheda ile can suyu verilmiş bu kutsal vatanın, Mete Han'dan beri devam eden ve ebediyete ulaşacak şanlı tarihimizde hiçbir zaman esir durumuna düşmeyi kendine yakıştıramış bir geleneğin evlatları olarak bin yıldır Türküyle Kürdüyle, Lazıyla Çerkesiyle, Alevisiyle Sünnisiyle kardeşçe ve en önemlisi özgürce yaşadığımız bu toprakların değerini bir an olsun unutmamalı.
İşbu yazıda göçmenler hedef alınmamış, onların da Türkiye'nin hoşgörülü ve duyarlı tarihine yakışır bir şekilde kontrollü ve geçiçi göçmenliğine asla karşı çıkılmamıştır. Karşı çıkılan konu Türk vatandaşını yok sayan ve kendilerinin bile imrendiği bir geleneğin ve liderin kuruculuğunu üstlendiği Türkiye Cumhuriyeti'nin, Batılı devletlerce bir göçmen kampı haline getirilmesi yolunda Suriyeli kardeşlerimizin kullanılması ve ilerleyen yıllarda iklim felaketinden etkilenecek birçok unsurdan mültecinin Türkiye'ye yamanmasının olası planları konusunda gerçekliği ispatlanamayacak fakat son derece akla yatkın bir senaryo yazıya aktarılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder