2011 yılından beri Türkiye'ye göçen 2015 yılında göç hızında ciddi bir ivmelenme olan Suriyeliler bir tarafa Afgan ve Paki kökenlilerin de ülkelerinden binlerce kilometre ötesindeki Türkiye'ye göç etme furyası başladı. 13 milyona kadar çıkan Göçmen nüfusu tahminleri de bunun ne büyük bir sorun olduğunu ortaya koyuyor. Türk halkında ise göçmenlerin ülkemizde istenmemeleri konusunda çok haklı ve ne mutlu ki insanlık dışı boyutlara, şiddete ve ırkçılığa varmayan bir konsensüs oluşmuş durumda. AKP seçmeninin bile rahatsızlık duyduğu bu meselede galiba en rahatsız olan grubun başını Kürtler çekerken, en sistematik ve örgütlü mücadeleyi kendilerini seküler milliyetçi olarak tanımlayan bir grup veriyor.
Dünyanın her yerinde ve her zamanında ekonominin kötüye gittiği ve refahın azaldığı dönemlerde azınlık karşıtlığı patlak veriyor, olaylar da büyüyebilirken istenmedik insanlık dışı neticeler doğurabiliyor. Türk ekonomisinin 2018'den beri serbest düşüşte olduğu durumdaysa benim de düşündüğüm gibi bazı ekonomistler birkaç yıl belki daha da yakın bir süre zarfı içinde Türkiye için ekonomik anlamda tam bir felaket senaryosu olan stagflasyonun yaşanacağını ifade ediyor. Yani yüksek enflasyonun yanında bir de yüksek işsizlik sorunu.
31 Mart Belediye seçimleri için iktidar seçim ekonomisine girer mi bilmiyorum fakat ülkeye sıcak para getirmenin belki de elimizde kalan tek yolu olan turizm mevsiminin bitmesiyle beraber ya bu sene Kasım, ya da gelecek sene Kasım ayında stagflasyonun yaşanacağını düşünüyorum. Böylesi bir senaryoda evine ekmek götürmekte bile zorlanan Türk halkı; bazısı spekülasyon bazısı gerçek olan kelimenin tam anlamıyla at izinin it izine karıştığı göçmenlere sosyal yardım vb. konularda öfkesine hakim olamayabilir. Göçmenlerin karışmış olduğu suçların çok daha göze batması sebebiyle ekonomiden bunalmış, mültecilerden bıkmış, memleketine yabancılaşmış Türk halkı protestolara başlayabilir.
Suriyelilerin genellikle Kürt vatandaşların çalıştığı işlerde piyasanın çok daha altında çalışıp işlerini ellerinden aldığı bilinen bir gerçek olmasının yanısıra anketler ve kamuoyu yoklamaları da gösteriyor ki asgari ücretli çalışanların, mavi yakalıların önemli bir kısmı da Recep Bey'in seçmeni. Türkiye tarihinde şaşırtıcı bir şekilde sağcıların ilk defa protesto yaptığını görebiliriz. Bugüne kadar yapılan hiçbir protesto AKP seçmeni tandanslı olmadığı için iktidar adına tehdit teşkil etmezken kendi seçmeninin kendilerini protesto etmesi AKP adına korkunç bir senaryo olurdu.
Tüm bu sebeplerden ötürü muhtemelen ekonomik gidişatın ne zaman yıkımla sonuçlanacağının çok iyi farkında olan iktidar bu döneme çok az bir süre kala kendisini muhalif olarak niteleyen solcu, seküler ve Atatürkçü grupları kaşıyıp bilinçli bir şekilde Gezi eylemlerini sosyal medya ve televizyonlarda konuşulur kılarak ikinci bir Gezi'nin algılara yerleşmesine sebep olmak isteyebilir.
Peki bu ne işe yarar? Çok şeye.
Göçmen konusunda homurdanmalar başlayıp olay yeterli olgunluğa ulaşmadan muhalif grupların sokağa inmesiyle protestoların siyaset üstü değil, seküler tandanslı bir şekilde siyasi olmasına sebep olarak sağ kesimin sokağa inmesinin önü kesilir.
Tıpkı Gezi'de olduğu gibi Döviz dalgalanmasının sebebi muhaliflere kesilir ve iktidarın ülkeyi ekonomik olarak batırmasının sebebi yönetimsel değil, muhaliflerin sokağa çıkmasına bağlanır.
Protestolarda iktidarın gönderdiği veya kendiliğinden oraya gelen PKK'lılar ve LGBT'liler ile protesto maksadından çıkar. Muhalifler bir kez daha terörist ilan edilerek mülteciler konusunda toplumsal bütünlükten gücünü alan tepkinin önü kesilmiş olur.
Son zamanlarda sosyal medyada eskiye kıyasla çok daha fazla karşıma çıkan Gezi'nin sebebini buna bağlamakla birlikte kendini muhalif olarak nitelendiren vatandaşların asla böyle bir şeye alet olmamasını diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder